Müzeler ve Tarihi Yapılar Yönetim Şube Müdürlüğü’nün Görev ve Yetki ve Sorumlulukları
1- Belediyemiz sorumluluğunda bulunan ve başkanlık veya genel sekreterlik tarafından belirlenen müze ve tarihi yapıların iş, işlem ve idarelerinin yürütülmesi için her türlü faaliyetin gerçekleşmesi sağlamak.
2- İlimizde bulunan geçmiş medeniyetlere ait kültürlerin tespitini yapmak ve teşhirlerine yönelik inceleme çalışmalarının ardından korunması ve tanıtılması amacıyla yeni müzeler açmak,
3- Müzelerimizde konusuyla ilgili alanlarda bilimsel, eğitsel teknik ve yönetim hizmetlerini uygulamak, yürütmek ve ülke kültürüne katkı sağlamak,
4- Vatandaşların bilgi edinmek, güzel vakit geçirmek, araştırmalara kaynak ve belge sağlamak gibi amaçları için hizmete sunulan müzeler, tarihi, kültürel, sanatsal ve iletişim değeri olan varlıkları temin etmek, bunları sergilemek, korumak, kayıt altına almak, bakım ve onarımını sağlamak,
5- Müzelerin cazibesini artırıcı şekilde faaliyetler yürütmek, geçici ve kalıcı sergiler oluşturmak,
6- Müzelere tarihi, kültürel, sanatsal ve iletişim değeri olan yeni eserler kazandırmak,
7- Müzelerin envanterlerini tanıtıcı katalog ve diğer yayınları yapmak,
8- Müze koleksiyonlarını geliştirmek amacıyla gerçek veya tüzel kişilerle irtibat kurularak tahsis, satın alma veya bağış yoluyla müze koleksiyonlarının zenginleştirilmesini sağlamak,
9- Müzelerdeki eserlerin tasnif ve tescil çalışmalarının ardından envanter kayıtlarının yapılarak mümkün olduğu ölçüde kronolojik bir sistem içerisinde ilmi teşhirini yapmak,
10- Toplumun ilgisini müzelerin yanı sıra bilim ve teknolojiye çekmek amacıyla eğitici kurslar, konferanslar, geziler, şenlikler, seminerler düzenleyerek; Kayseri halkının kültür hayatının gelişimine katkıda bulunmak,
11- Müzeler Haftası kutlama programlarına katılmak,
12- Halkın müzeleri tanıması ve gezmesini temin etmek için her türlü çalışmayı yapmak,
13- Hunat Medresesi ve Kayseri Kalesi’nde ticari işletmeler ve müze dışında diğer idari konuları yürütmek, kullanım alanlarını ve kullanacak kişileri belirlemek, idari yapılanma ve koşullar oluşturmak, sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlemek, sanatçılarla çalışmalar yapmak, kullandırılan alanlar ve kullananlarla ilgili her konuda kriterler koymak ve uygulamak, bu iki yapının dışında başkanlık veya Genel Sekreterlik tarafından idaresi verilen diğer yapıları ilgili maddeler kapsamında idare etmek,
14- Tüm müzecilik iş ve işlemlerini çağdaş ölçütler içerisinde yerine getirmek,
15- Görev alanında gerekli görülen imalat, bakım, onarım ve alımları gerçekleştirmek,
16- Daire Başkanlığınca verilecek diğer görevleri yapmak,
KAYSERİ KALESİ
Stratejik yollar üzerinde, geçit ve dar boğazlarda, askerî önemi olan şehirlerde, gerekliaskerî kuvveti barındırarak, savunma ve güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapılardır kaleler… Roma’lı Mimar Vitruvius M.Ö. (81-15) Mimarlık Üzerine yazmış olduğu 10 ciltlik eserinde kale ve sur yapımı, yapım teknikleri, kullanılacak malzeme ve yerin tespiti hakkında çok önemli bilgiler vermiştir.
Kayseri Kalesi ile ilgili bilgiye Roma İmparatoru III. Gordianus (238-244) zamanına ait sikkelerde rastlanmaktadır. Roma İmparatoru III. Gordianus’un dördüncü tahta çıkış tarihi olan 242 yılında, Kayseri’de yeni inşa edilen surların hatırasına, imparator ve karısı Trankulliana adlarına sikke bastırıldığı biliniyor. Bu sikkelerde geçen “Entix” ve “Entixion” kelimeleri “Sur” anlamına gelmektedir. Bu surların Pers akınlarına karşı inşa ettirildiği bilinmektedir. 6. yüzyılda yaşamış Bizanslı tarihçi Prokopios, Kayseri’nin kuruluşunda yapılmış olan surların birbirinden uzak tepeleri, bahçeleri ve otlakları çevirdiğini, şehrin evlerinin buraları dolduramadığını, Bizans İmparatoru Justinianus’un şehri koruyabilmek için eskiye göre daha dar surlar yaptırdığını belirtmektedir. Zamanla değişik dönemlerde eklemeler, tamiratlar, küçültmeler olduğu anlaşılmaktadır. Geçirdiği değişimleri üzerindeki kitabelerden ve tapu-tahrir defterlerinde kayıtlıdır. 1072 tarihinde meydana gelen şiddetli bir deprem, surlara zarar vermiş ve bu depremde yıkılan ve zarar gören sur duvarları ve burçlar Danişmendliler tarafından tamir edilmiştir. Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan, Kayseri’yi Danişmendlilerden geri aldıktan sonra, I. Alaaddin Keykubat döneminde, İç Kale surları Moğol tehlikesine karşı neredeyse yeniden inşa edercesine elden geçirilmiştir. 1243 Kösedağ Savaşı sonrası Moğol baskını ile karşı karşıya kalan Kayseri Kalesi yapısal olarak korunaklı olsa da kale içindeki hainlerin de desteğiyle Moğollara teslim olmuştur. Kale, bugünkü görünümünü büyük ölçüde bu dönemde kazanmıştır. Kalenin doğu cephesinin ortasında yer alan büyük burç üzerindeki kitabe, bu faaliyetleri işaret etmektedir. Kalenin güney kapısı üzerinde bulunan iki satırlık Farsça kitabede, Fatih Sultan Mehmed’in hâkimiyetini tanıyan Karamanoğlu Pir Ahmed Bey’in kaleyi tamir ettirdiğine dair ifadeler bulunmaktadır.
Bu kitabe;
“Rum Sultan’ının nazar kılması üzerine, Kayseri Kalesi ma’mur oldu,
O Han’ın namı Mehmed’dir, Saadet evi Bağdat olsun,
Onun bendesi Pir Ahmed’in eliyle, bu bina tamamlandı,
Eğer hicr tarihi bana sorarsan, sekiz yüz yetmiş senesidir.” şekliyle günümüz Türkçesine çevrilmiştir(1465-1466).
Yine kalenin doğu kapısı üzerinde bulunan Arapça kitabede de; “Bu mübarek kale yapısı Murad Han’ın oğlu Mehmed’in şerefine süslendi.” ibareli bir kayıt vardır. Bu kitabenin Pir Ahmed Bey’in kitabesinden bir yıl sonra yapılmış olduğu sanılmaktadır. Bu kitabelerin yanında kalede dört kitabe daha mevcuttur.
Fatih Sultan Mehmed Han Dönemi’nde 1472 yılında Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan Kayseri’yi işgal etmek istemiş, ancak halk kaleye çekilerek şehri müdafaa etmiş ve şehri teslim etmemiştir. Bu durum Sultan Mehmed’i çok memnun etmiş ve Kayseri halkını vergiden muaf tutmuştur. Sultan Mehmed, yine kaleyi güçlendirmek üzere kalenin tamirini emretmiş ve gerekli tahsisatı ayırmıştır. 1520 tarihli tapu tahrir defterinde Mescid-i Ahmedek olarak geçen ve bugün İç Kale’de yer alan cami yine Fatih Dönemi’nde inşa ettirilmiştir.
Yavuz Sultan Selim, 1515 yılında Çaldıran Savaşı dönüşünde Kayseri’yi çevresiyle beraber kesin olarak Osmanlı yönetimine bağlamıştır. Bundan sonra Kayseri, tipik bir Osmanlı kenti olarak gelişirken İç Kale, idari ve toplumsal önemini koruyan bir yapı olarak kullanılmaya devam etmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1533-1535 yılları arasında düzenlemiş olduğu Irakeyn Seferi sırasında ordusuyla Kayseri’den geçerken, minyatür sanatçısı Matrakçı Nasuh’a çizdirdiği Kayseri Şehir Minyatürü’nde yer alan kale çizimi, Kayseri Kalesi’nin en eski çizimi ve görseli olarak bilinmektedir. 1552 yılında Kayseri Kalesi’nin surlarının bazıları yıkılıp tahrip olmuş ve halk, kalenin bir an önce tamamlanması için kadı ve sancak beyine müracaat ederek kalenin tamirini istemişler ve tamirat 1553 yılında gerçekleşmiştir.
17. yüzyıldan itibaren artık kale savunmasına ihtiyaç kalmadığından İç Kale’ye de mahalleler kurulmaya başlanmıştır. Bu mahalleler Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” sinde yer almaktadır. Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde İç Kale boşaltılmış ve hapishane olarak da kullanılmıştır. Günümüzde İç Kale, doğu-batı yönünde uzanan ve etrafı kare ve dikdörtgen planlı on sekiz burçla sağlamlaştırılmış beden duvarlarıyla çevrili bir alandır. İç Kale’nin orijinal üç kapısı vardır; doğu yönündeki (Hunat Camii tarafı) “Fatih” ya da “Dizdar” Kapısı, güney yönündeki (Kazancılar Çarşısı tarafı) “Aslanlı Kapı” ve kuzey yönündeki “Meydan Kapısı” dır. Aslanlı Kapı üzerinde yer alan aslan heykelleri, Anadolu Selçuklu Dönemi’nden kalma figürler olarak dikkat çekmektedir. Kapıların üzerinde 13. yüzyıldan başlayarak 15. ve 16. yüzyıllara tarihlenen onarım kitabeleri ve tamiratlarda konulduğu düşünülen devşirme taşlar bulunmaktadır. İç Kale’nin kuzey-batı köşesinde yer alan Fatih Sultan Mehmed Dönemi tek kubbeli yapısı olan Ahmedek Mescidi bugün hâlâ ayaktadır. 1930’lu yıllara kadar yerleşim yeri olan kale içi, bu tarihlerden itibaren pazar yeri olarak kullanılmıştır. 1980’li yılların sonunda kale Sarraflar Çarşısı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
2008 yılında, Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından yeniden işlevlendirmeye yönelik projelendirme süreci başlatılmıştır. Bu süreçte ilan olunan Kayseri İç Kalesi’nin Korunarak Kültür ve Sanat Ortamına Dönüştürülmesi İki Kademeli Ulusal Mimarlık Yarışması; Kayseri Büyükşehir Belediyesi koordinesiyle konularında uzman Erciyes Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)’den akademisyenlerinin değerlendirmeleriyle sonuçlanmıştır. 75 projenin içerisinde birinci olan projede İç Kale’nin kendisi bir anıt müze olarak kabul edilerek, anıtsal yapının farklı açı ve yüksekliklerden izlenmesi hedeflenmişti. Yarışmanın ardından yapılan görüşmelerde tasarım geliştirilerek, alanın Kayseri Müzesi olarak işlevlendirilmesine karar verildi. Bu alanda, tarihî yapı çıkma olasılığından ve titreşimlerin kaleye zarar verme ihtimalinden dolayı iş makineleriyle değil elle kazı yapılmak zorunda kalınmıştır. Mevcut surların restorasyonu titizlikle gerçekleştirilmiştir.
Bugün İç Kale’nin misyonu değişse de şehre verdiği lezzet ve güç çok farklı anlamlar kazandı. Dikilen bu tohumu yetiştirmek için Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, üniversitelerin öğretim üyeleri, uzman teknik personeller, ilgili kurum ve kuruluşlar, gönüllü sivil toplum kuruluşları, ustalar ve işçiler el birliği ile gayret gösterdiler. Kimilerimiz belki üzerinden atladığı duvarı arayacak, kimilerimiz sebze aldığı pazarcıyı ya da alışveriş yaptığı dükkânı arayacak, kimilerimiz de yepyeni bir mekâna gözlerini açacaklar. İç Kale; kendi anıtsal yapısı ve duruşuyla, içerisinde müzesi, sanatçılar sokağı, seyir terasları, kafeteryaları, konferans salonu ve ihtisas kütüphanesiyle halkın buluşup keyifli vakit geçireceği, şehrin merkezinde ama içine girince şehirden koptuğumuz, her taşında bir anlam ve gizem aradığımız, tarihi anlamaya çalıştığımız, belki hayretle kendisini izleyeceğimiz nezih bir mekân haline dönüştürülmüştür.
ARKEOLOJİ MÜZESİ
19. yy’ın sonlarında Osman Hamdi Bey tarafından vilayetlerle gönderilen bir genelge ile taşınabilir eski eserlerden en önemlilerinin İstanbul’a gönderilmesi, diğerlerinin korumaya elverişli okullarda toplanmasının istenmesi üzerine, Kayseri çevresinden toplanan pek çok eser Kayseri Lisesi’nin bir odasında koruma altına alınmıştır.
1928 yılında Milli Eğitim Bakanı Esat Bey, Kayseri’ye yaptığı bir ziyaret sırasında, bu eserleri görür ve Kayseri Valisi Fuat Bey’le bir müze kurulması konusunu görüşür. Vali Fuat Bey’in çalışmalarıyla, Mahperi Hunat (Hatun) Medresesi’nin onarımı yapıldıktan sonra, 1 Mart 1930 tarihinde açılan müze 1937 tarihine kadar “Depo Müze” olarak faaliyette bulunur. Eserlerin kronolojik ve bilimsel tasnifinin yapılmasından sonra, 1938 yılında halkın ziyaretine açılır.
1948 yılında Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından; Kayseri’nin 22 km. kuzeydoğusunda bulunan
Kültepe Kaniş/Karum’da sistemli kazıların başlatılması ile açığa çıkartılan eserlerle çevreden satın alınan ve bağışlanan eserlerin gün geçtikçe çoğalması sebebiyle ve müze teşhir ve depolarında yer temininde güçlük çekilmesiyle yeni bir müze binası yapılması kararlaştırılır. 1965 yılında müze binası inşaatına başlanır ve 26 Haziran 1969 tarihinde ziyarete açılır. Kayseri Kalesinin restorasyon çalışması tamamlanınca, içerisine Arkeoloji Müzesi için inşa edilen alana taşınmış ve 27 Eylül 2019 tarihinde ziyaretçilerine kapılarını açmıştır.
Kayseri Arkeoloji Müzesi bünyesinde 40 bin civarı etnografik ve arkeolojik eser bulunmaktadır.
SANATÇILAR SOKAĞI
Bu bölümde farklı dallardaki sanatçılar sanatlarını izleyiciler önünde sergileme ve satış imkânı buluyor. Çömlek, deri, ahşap oymacılığı, kabartma sanatı, ebru, resim, işitsel sanatlar gibi birçok sanat icra edilmektedir. Kayseri’ye ziyarete gelen misafirler istedikleri takdirde Kayseri’de icra edilen sanatları tanıyabilme ve arzu ettikleri sanatçılardan hediyelik eşya alabilme imkânı bulabilirler.
MAHPERİ HUNAT (HATUN) KÜLLİYESİ
Anadolu’nun kapılarının Orta Asya’dan göçen Türk Topluluklarına açılmasının ardından büyük bir medeniyetin temelleri atılmış ve izlerini kalıcı olarak bu topraklara yerleştirmiştir.
Selçuklu Uygarlığı, savaşların ve hâkimiyet mücadelesinin beraberinde inanışları doğrultusunda sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan kalıcı eserler bırakarak yüzlerce yıl farklı toplumların yararlanmasını sağlamıştır.
Cami, medrese, hamam, mektep, imaret, kütüphane, türbe, darüşşifa, aşevi, kervansaray, çarşı gibi yapıların birkaçının birlikte inşasıyla oluşan külliyelerde Selçuklu Uygarlığının en büyük izlerini görüyoruz.
Selçuklu Hükümdarları için önemli kentlerden olan ve birçok eserle Uygarlığın izlerini
taşıyan Kayseri’de güzel bir örnek; Mahperi Hunat (Hatun) Külliyesi…
MAHPERİ HUNAT (HATUN) KİMDİR?
Selçuklu Hükümdarları I. Alâeddin Keykubad’ın eşi, II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in annesi…
Bizans hâkimiyetinden ayrılan bölgelerden biri olan Kalanoros (Alanya) Kalesinin hâkimi
Kir Fard, I. Alaeddin Keykubad’a; “Eğer bana aman ve ülkenizde kalan ömrümü geçirecek bir yer verilirse büyük bir lütuf olacaktır.” Şeklinde bir mektup gönderince, I. Alaeddin Keykubad, bu teklifi kabul etmiş ve “Sadakatini ispat için ailesi efradından birini akrabalığımıza arz ederse hakkındaki güvencemiz artmış olur.” diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Kir Fard Kızı –ismi bazı kaynaklarda Prenses Destina olarak geçen- Mahperi Hunat’ı I. Alâeddin Keykubad’a eş olarak göndermiştir. 1220-1237 yıllarında Selçuklu Hükümdarı olan eşi I. Alâeddin Keykubad’ın 1237’de vefatından sonra Şeyh Turesan-ı Velî’nin manevi desteğiyle Müslüman olan Mahperi Hunat (Hatun) kendisini hayır işlerine adamış, yetimleri, yoksulları giydirip ihtiyaçlarını karşılamış, çeşitli yapılar inşa ettirmiştir. Bunlardan birisi de kendi adını taşıyan Mahperi Hunat (Hatun) Külliyesidir.
CAMİ
Külliyenin ana birimini teşkil eden caminin inşaatı, kapılarının üzerindeki kitabelere göre Haziran 1238’de tamamlanmıştır. Köşelerinde ve duvarlarında prizmatik takviye kuleleri bulunan 56 × 46,5 m. boyutlarında ve klasik Selçuklu planındaki bina, mihrap önü kubbesinin ve sonradan kubbe ile kapatılan merkezî açıklığın yer aldığı kuzey-güney istikametinde uzanan geniş bir orta alan ile yanlarındaki üçer bölümden oluşmaktadır. Orta açıklığı örten kubbe, kitabesinde 1899 yılında II. Abdülhamid tarafından inşa ettirildiği belirtilen Osmanlı tarzındaki ince uzun minare ile birlikte yaptırılmıştır. Yöreye has kiremit örtü tarzında taş kaplı olan ve büyük pencerelere sahip yüksek bir kasnağı bulunan bu zarif kubbenin 1726-27 onarımına ait kubbenin yerine yapıldığı bilinmektedir. İnşa kitabesinin beraberinde giriş kemeri üzerinde ve en üstteki silmenin altında âyet kuşakları dolaşmaktadır. Cami, külliyenin diğer yapıları gibi kesme küfeki taşından mükemmel bir işçilikle inşa edilmiştir; taşlar üzerinde taşçı işaretleri görülür.
MEDRESE
Doğu-batı yönüne kurulmuş olan dikdörtgen planlı medrese avlunun güney, batı ve kuzeyini dolaşan sivri kemerli, tonoz örtülü revaklarla doğuda yer alan yazlık dershane eyvanı ve yanlarındaki aydınlık fenerli kışlık dershanelerden ve hücrelerden oluşmaktadır. Giriş eyvanının sağında yer alan mekân medresenin mescidi olarak düzenlenmiştir. Cami gibi medresenin de köşelerinde ve duvarlarında takviye kuleleri bulunmaktadır; kuzey köşedeki prizmatik, diğerleri silindiriktir. Yapı özelliği ve geçirdiği genişletmelerden muhtemelen medresenin camiden önce yapılmış olduğu sonucuna varılmaktadır. Mevcut izlerden sonradan ilâve edildiği anlaşılan eyvanın önündeki tek tonoz örtülü doğu revakı, yüksekliği ve genişliği sebebiyle caminin batı kapısının arkasındaki tonoz gibi kısa sürede yıkılmış ve bir daha da yapılmamıştır. Medresede süslemelere zamanla yıpranmış taç kapı ile eyvanın ağzında rastlanır; çörtenler de aslan başı şeklindedir. Kalan tek örneğe dayanılarak ilk yapıldığında damın askerlerin sığınma yeri olarak kullandığı dendanlarla çevrili olduğu söylenebilir.
Medrese, 1929- 1969 yılları arasında Arkeoloji, 1969-1998 yılları arasında Etnografya müzesi olarak kullanılmıştır.
Günümüzde Kayseri Büyükşehir Belediyesi bünyesinde saraciye (deri), ebrû, tezhip, çini, hat gibi Türk İslam Sanatlarının icra edildiği ve satışının gerçekleştiği, ney, tespih, takı tasarım atölyelerinin bulunduğu ve çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapıldığı Kültür Sanat Merkezi olarak hizmet vermektedir.
KÜMBET
Medreseden, eyvanın sağındaki dershanenin içinde yer alan köşe hücresinden kapısı basit tezyinatlı bir dehliz-merdivenle geçilen Mahperi Hunat (Hatun)’un türbesi yine klasik Selçuklu tarzında cenazelerin gömülü olduğu kapalı alt kat, sandukaların bulunduğu mihraplı üst kat ve kubbeyi örten külâhtan oluşmaktadır. Türbenin içinde yer alan üç sandukadan ilki Mahperi Hunat (Hatun)’a aittir. Diğer sandukalardan biri torunu Selçuki Hatun’a aittir, Horasan harç sıvalı olan üçüncü ise kitabesizdir ve dolayısıyla kime ait olduğu bilinmemektedir.
HAMAM
Temelinin güneydoğu köşesi cami duvarının altında kaldığı için daha eski olduğu anlaşılan çifte hamamın oturumu külliyenin genel planına çaprazdır. Muhtemelen tarihi medreseden de eskiye giden bu yapı sebebiyle caminin batı taç kapısı normalinden fazla kuzeye çekilmiş, hamamın erkekler kısmı soyunmalığı da alçaltılmıştır; ancak caminin en önemli unsuru olan taç kapıya yine de tam bir açıklık kazandırıldığı söylenemez. Son restorasyon sırasında hamamın kadınlar kısmında bazı figürlü çiniler ortaya çıkarılmıştır. Bu çiniler Şu anda Kayseri Arkeoloji Müzesi envanterinde yer almaktadır. Günümüzde aktif olarak kullanılmaktadır.
SELÇUKLU UYGARLIĞI MÜZESİ (GEVHER NESİBE KÜLLİYESİ)
Gevher Nesibe Hatun Külliyesi Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Gıyaseddin Keyhüsrev’in Sultanlığı zamanında Kardeşi Gevher Nesibe Sultan adına yaptırılmıştır. Taç kapısının üzerindeki mermer kitabesinde; “Kılıçarslan’ın oğlu, dinin ve dünyanın koruyucusu büyük Sultan Keyhüsrev zamanında -zamanı daim olsun- Kılıçarslan’ın kızı, din ve dünyanın ismeti Melike Gevher Nesibe’nin -Allah sizin için onu razı kılsın- vasiyeti üzerine 602 ‘1205-1206’ yılında bu şifahanenin inşasına ittifak etti.” İfadesi geçmektedir.
Tarihte; Gevher Nesibe Şifahiyesi, Kayseri Darüş-şifası, Şifa Hatun Medresesi, Kayseri Maristanı, Darüş-şifa Medresesi, Çifte Medrese, Çifteler, Gıyasiye ve Kayseri Tıbbiyesi gibi adlarla anılmıştır.
İçerisinde; Medrese, Şifahane, Mescid, Hamam, Bimarhane (akıl hastaları bölümü) ve Gevher Nesibe’ye ait Kümbet de bulunan yapı Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine (1890) kadar hizmet vermiştir.
2010 yılında Kayseri Büyükşehir Belediyesi ve Vakıflar Kayseri Bölge Müdürlüğü arasında imzalanan protokol ile “Selçuklu Uygarlığı Müzesi” ne dönüştürülmek üzere 10 yıllığına kiralanmıştır. Kayseri Büyükşehir Belediyesince 4 yıllık çatı, elektrik, teşhir, tanzim ve Eser projeleri sonucunda 21 Şubat 2014 tarihinde hizmete açılmıştır.
Müzeyi 01.01.2016 - 31.12.2016 tarihleri arasında 71.803 yerli 1.223 yabancı olmak üzere toplamda 73.026 kişi ziyaret etmiştir. 21 Şubat 2017 tarihine kadar 3 yıllık sürede toplamda 300 bin ziyaretçi sayısına ulaşmıştır.
Müzede 579 eser ve 75 sikke uzman personel tarafından incelenmiş Selçuklu Dönemini kapsayan önemli bir koleksiyon oluşturularak müze teşhirine dâhil edilmiştir. Belli bir senaryo dâhilinde sergilenen bu eserler içerisinde Pişmiş Topraktan; Tabaklar, Çanaklar, Kâseler, Kandiller, Maşrapalar, Çömlekler, Vazolar, Koku Kapları, Cam eşyalar, Taş ve Mermerden mezar taşları, Metal eserler ise; Taslar, Kaplar, Kâseler, Kazanlar, Lengerler, Havanlar, Kandiller, Buhurdanlar, Şamdanlar, Yağdanlıklar, Tepsiler, Testiler, Sürahiler, Ağırlıklar, Kilitler, Tutamaklar, Kemer Tokaları, Amuletler, Aynalar, Bilezikler, Yüzükler, Zihgirler (Okçu Yüzükleri), Figürinler, Objeler ve Sikkeler sergilenmektedir.
Arkeoloji Müzesi’nden 75 eser ve 90 sikke sergiye dâhil edilmiştir.
Kayseri’de Ticaret “Kültepe’den Selçukluya“ Anadolu’da Ticaret “Terazi Ağırlıkları ve Tartı Aletleri” olmak üzere iki büyük süreli sergide toplamda 600’e yakın eser sergilenmektedir. Bu eserler tartı ve ağırlık malzemeleri olup M.Ö. 3000 ile M.S. 1300 yılları arasını kapsamaktadır.
Dijital uygulamalar ise “el evamirül alaiyye fil umurül alaiyye, El hıyel el hendesiye, Varka ile Gülşah mesnevisi” gibi Selçuklu dönemi yazmalar dijital olarak sergilenmekte; ayrıca Topkapı Sarayı Müzesi, Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Millet Kütüphanesinden Selçuklu dönemi yazmalarının dijitalleri temin edilerek yine Selçuklu Uygarlığı Müzesinde sergilenmektedir.
Dünyanın ilk ve tek Selçuklu Müzesi’nde etkivizyon, hologram, etkileşimli masa, mimari eserler inceleme sistemi, sanal kıyafet, sihirli duvar ilaç yapımı, animasyonlar, geçmişten günümüze eser inceleme sistemleri, etkileşimli harita ve zaman çizelgesi gibi birçok dijital uygulama mevcuttur. 2800 metrekarelik bir alana sahip olan müzede 1 adet açık kafeterya, 1 adet müze mağazası ve çocuk eğitim faaliyetlerinin yapıldığı 1 adet atölye ve eğitim sınıfı da vardır. Bununla birlikte görme engelli ziyaretçilerimiz için görme engelli yolları oluşturulmuş, Sergilenmekte olan eserlerin birebir kopyaları üretilerek onların bir anlamda hissederek görmeleri sağlanmış ve açıklayıcı metinler Braille alfabesi kullanılarak eklenmiştir.
Avrupa’da 500 yıl öncesinde akıl hastaları türlü işkenceler maruz bırakılarak (İngiltere Bedlam Hastanesi) ilmî olmayan gerekçelerle çoğu zaman diri diri yakılarak öldürülürken; günümüzden 810 yıl öncesinde Anadolu’da akıl hastalarının tedavi edildiği, Müslim-Gayrimüslim ayrımı yapılmadan ve kimseden ücret talep edilmeden herkesin tedavi gördüğü tıp eğitimi dahi verilen, hastalıkları ilmi yöntemlerle tedavi eden bir hastane (Gevher Nesibe Darüşşifası) halka hizmet vermekteydi.
Mimari açıdan büyük öneme sahip olan yapıda dört eyvanlı plan şeması iki bölümde de uygulanan, günümüze gelen Anadolu’daki tek yapı örneğidir. Avrupa’da bu tip ikiz yapıların mimari örnekleri, 1334 tarihinde Floransa’da ve 1457 tarihinde de Milano’da yapılmıştır.
Müze Pazartesi günleri ve Dini Bayramların ilk günleri dışında tüm günler açıktır. Müzede 1 yönetici, 1 sanat tarihçi, 1 eğitmen, 2 rehber, 4 güvenlik, 1 temizlik personeli, 1 teknik personel, 1 müze mağazası personeli hizmet vermektedir.
KAYSERİ LİSESİ MİLLİ MÜCADELE MÜZESİ
Okul, 1893 yılında Kurşunlu Camii civarındaki Seyfullah Efendi Konağı’nda "Derece-i Ula Mekteb-i Mülkiye İdadisi" adıyla hizmete girdi. Üç yıl rüştüye, 2 yıl idadi olmak üzere 5 yıl süreli bir okuldu. Öğrenci sayısının artması üzerine neo-klasik üsluptaki mevcut okul binasının temeli 1903’te atıldı. 2. Abdülhamid Döneminde 1904 yılında önce birinci kat tamamlandı. 1915 yılında "Sultani"’ye dönüştürüldü. İkinci kat ise 1916 Yılında 5. Mehmed Reşad döneminde tamamlandı. Kurulduğu günden itibaren, Ermeni ve Rumlara yönelik kurulmuş olan Talas Amerikan Okulu ile rekabet etti. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı okulun öğrenci sayısın azalmasına neden oldu. 1921 yılında okul Ankara Sultanisi ile birleştirilip 12 yıllık tam teşkilâtı yatılı sultanî durumuna getirildi
İstiklal Savaşı devam ederken 24 Temmuz 1921’de TBMM’nin hükümet merkezini Kayseri’ye taşıma kararı vermesi üzerine lise binası TBMM toplantıları için hazır hale getirildi. Ancak Sakarya Savaşı’nın kazanılması üzerine hükümetin Kayseri’ye taşınması kararından vazgeçildi. Okulun son sınıf öğrencilerinin tamamı eğitimlerini yarıda bırakıp cepheye gittiği ve Sakarya Muharebesi'nde şehit düştükleri için 1921’de okul mezun vermedi. Bu kahramanlık hikâyesini şair Cahit Külebi, müfettişlik yaptığı sırada okulun kayıtlarını incelerken ortaya çıkardı. Savaşta şehit düşen öğrenciler anısına okul bahçesinde bir anıt mevcuttur.
1922’de Kayseri Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atanan ve 2 yıl görev yapan şair Faruk Nafız Bey, savaşta şehit düşen öğrencilerin anısına "Kayseri Lisesi Marşı"nı yazdı. Okulda, ileride tanınmış bir şair olacak Behçet Kemal’in öğretmeni oldu
1923 yılında okulun adı "Sultani" 'den "Lise" 'ye dönüştürüldü. 14 Ekim 1924'te Mustafa Kemal Paşa, eşi Latife Hanım ile birlikte çıktığı yurt gezisinde Kayseri’yi ziyareti sırasında Kayseri Lisesi’ni de ziyaret etti. Okulun öğrencisi Behçet Kemal’in yaptığı konuşma ile açılan törende Mustafa Kemal’i çok duygulandıran bir müsamere sergilendi. Mustafa Kemal Paşa, memnuniyetinin ifadesi olarak okula bir yağlıboya tablosunu hediye etti.
Okul, 1935-1936 ders yılında kız ortaokulu ile birleştirildi. 1959 yılında bünyesinde bir Akşam Lisesi açıldı; 1982’de Akşam Lisesi kapatıldı. 1994-1995 öğretim yılında bünyesinde “Yabancı Dil Ağırlıklı” bölüm açıldı. 2005-2006 yılında "Anadolu Lisesi haline geldi.
Kayseri Büyükşehir Belediyesi ve İl Milli eğitim Müdürlüğü arasında yapılan protokol neticesinde 02.05.2016 tarihinden itibaren Milli Mücadele Müzesi olarak halkımızın ziyaretine açılmıştır. 22.02.2017 tarihine kadar 60.000 kişi tarafından ziyaret edilmiştir.
Milli Mücadele Müzesi; Milli Mücadele Dönemi ve Kayseri Lisesi Eğitim Tarihi dönemi olmak üzere 2 ana kısımdan oluşmaktadır.
Milli Mücadele bölümünde ise İtilaf Devletlerinin işgalleri, Anadolu ahalisinin işgallere tepkisi, Kayseri’nin Milli Mücadele döneminde yeri ve önemi anlatılmakta ve dönem ile alakalı Türk Silahlı Kuvvetleri arşivinden alınarak kurgulanmış filmler, sinevizyon bölümünde gösterilmektedir.
1921 tarihinde Düşman kuvvetlerinin Ankara’ya gelme ihtimaline karşı meclisin Kayseri’ye taşınması planlanmış ve Kayseri Lisesi Meclis binası olarak hazırlanmıştır. Ancak Sakarya Zaferi Meclisin Kayseri’ye taşınmasını durdurmuştur. Meclis Kürsüsünün replikası mevcut sergi senaryosu dâhilinde yeniden oluşturulmuştur. Bununla birlikte 1921 tarihinde son sınıf öğrencilerinin tamamı Sakarya Savaşına gitme kararı almış, hiçbiri tekrar geriye dönmemiş ve şehit düşmüşlerdir. Şehitlerimizin alamamış oldukları diplomaları sembolik olarak sergilenmektedir.
Kayseri Lisesi Tarihi kısmında; Ünlü Mezunlar, laboratuar malzemeleri, okul malzemeleri, daktilolar, kupalar, resimler sergilenmekte ve sözlü tarih çalışmaları yapılmaktadır.
Mavzer Tüfek ve mermileri, mataralar, Toplu Tabancalar, Mühimmat Sandıkları, Top Mermileri, Kamalar, Sıhhiye Çantaları… vb eserler sergilenmektedir.
Envanterinde 100 civarı Milli Mücadele dönemi eseri ile 1300 civarı Kayseri Lisesi Tarihi ile alakalı eserleri bünyesinde bulundurmaktadır. Envanteri geliştirme çabaları devam etmektedir.
İçerisinde 1 adet çocuk atölyesi, 1 adet müze mağazası ve 1 adet müze kafeteryası bulunmaktadır.
Müze pazartesi günleri ve dini bayramların ilk günleri dışında tüm günler açıktır. 1 yönetici, 1 eğitmen, 1 sanat Tarihçisi, 4 Güvenlik Personeli, 1 kafeterya personeli, 1 mağaza personeli, 2 temizlik personeli olmak üzere 11 personel görev yapmaktadır.